Ortadoğu’da Güvenlik Arayışı ve Libya Krizi -Beril Kahraman

2010 senesinde Arap Baharı’nın ortaya çıkışıyla birlikte Ortadoğu, kaotik bir ortam haline gelmiş ve bu durum Libya başta olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesini çok kötü etkilemiştir. Bu kriz sonucunda, Libya’da 42 yıllık Kaddafi iktidarı devrilmiş, barıştan ve güvenlikten uzak bir atmosfer tüm Libya’yı sarmıştır. Ülkedeki istikrarsızlığı düzeltmek için birçok siyasi çözüm yoluna başvuran Libya Hükümeti, bu girişimlerden bir sonuç alamamıştır. 2015’te “Libya Siyasi Anlaşması” sonrasında kurulan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi, Birleşmiş Milletlerce Libya’nın tek temsilcisi olarak tanınmıştır. Fakat General Hafter önderliğinde faaliyet gösteren Libya Ulusal Ordusu (LNA) ve buna bağlı milis güçler, Tobruk’u kendi merkezleri olarak kabul etmiş ve Trablus Hükümeti ile çatışma yoluna gitmiştir.

Barış, demokrasi, güvenlik ve istikrar mücadelesini yıllardır sürdürmeye çalışan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, Ortadoğu’da bu mücadelenin başarıyla sonuçlanabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti ile iş birliği içinde olmakta ve ülkemiz tarafından da Libya’ya “güvenlik yardımı” yapılmaktadır. Libya’da güncel bir gelişme olarak, Hafter yanlısı sözde hükümet istifa etmiş, barış, demokrasi ve güvenlik hususlarında önemli bir gelişme kaydedilmiştir. 4 Ocak 2020’deki BBC News haberine göre, Libya’da Hafter’e bağlı güçler, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı cihat ilanında bulunup silahlanma çağrısı yapmıştır. Darbeci Hafter yönetimindeki sözde hükümetin Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’e istifasını sunmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikadaki başarısı göz ardı edilmemelidir. 

Libya’daki bu kriz sürecinden maksimum fayda elde etmek isteyen ABD Hükümeti, Temmuz 2020’de Hafter yönetimindeki sözde hükümet ile gizli bir görüşme yaptığını, yeni bir ateşkes teklifinde bulunduğunu ve bunun “Hafter yönetimindeki sözde hükümet” için son şans olduğunu belirtmiştir. ABD’nin uzun bir süredir belirsizlik gösteren Libya politikasında, 3 Kasım 2020’de yapılacak olan başkanlık seçimlerinin büyük bir etkisi olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Dolayısıyla, Libya’ya karşı “ihtiyatlı angajman politikası” uygulamaya çalışan Trump Hükümeti, yeni seçim sonuçlarına bağlı olarak Libya’ya yönelik dış politikasını önümüzdeki süreçlerde daha hızlı şekillendirecektir.  Rusya’nın Libya politikasını değerlendirecek olursak, Sirte ve Cufra’ya paralı asker göndererek Hafter yanlısı yanlış bir politika izlemektedir.

Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ile Libya UMH Başkanlık Konseyi’nin başkan yardımcısı Ahmet Maytik’in 15 Eylül 2020’de yaptığı görüşme sonucunda, Sayın Bakanımızın Türkiye Cumhuriyeti’nin her zaman Libyalı vatandaşların yanında olduğu vurgulaması, ülkemizin Ortadoğu’daki barış ve güvenlik için önemli adımlar attığının göstergesidir. 

Libya konusunda bir diğer önemli aktör olarak da, karşımıza İtalya çıkmaktadır. İtalya, hem Libya’daki krizden hem de ülkesine gelen göç dalgasından Türkiye’yi sorumlu tutmaya çalışmıştır. Bu asılsız suçlamaların temel nedeni, Türkiye’nin başarılı Libya politikasının, İtalya’nın Doğu Akdeniz’deki doğal gaz planlarını değiştirmesidir. Türkiye’nin başarılı Doğu Akdeniz politikası, bölgede güvenlik tehdidi oluşturan Yunanistan, GKRY ve İsrail için endişe yaratsa da, ülkemiz uluslararası barışı ve güvenliği korumaya yönelik politikalarına devam edecektir. Bahsi geçen devletlerin Libya halkının güvenliğini düşünmeksizin tamamen kendi çıkarları yönünde hareket etmesi, Libyalı mazlum halka destek veren ve jeopolitik bir öneme sahip olan Türkiye’yi neden Doğu Akdeniz’de istemediklerini açıkça göstermektedir. 

Ortadoğu’da barışın ve güvenliğin sağlanması yönünde dış politika yürüten Türkiye, uluslararası alanda haklı mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. Bunun yanı sıra, ülkemizde de ne yazık ki Libya’nın hem uluslararası güvenlik açısından stratejik önemini hem de oradaki Libyalı halkın ne kadar zor durumda olduğunu kavrayamamış bireyler vardır. Oysa ülkemizin ne kadar başarılı bir Doğu Akdeniz politikası yürüttüğünü, her şeyden evvel Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, sonrasında da Türk halkına duyduğu sevgiden ve verilen destek için teşekkür etmesinden anlayabiliriz. Ayrıca, The Independent gazetesindeki bir değerlendirmede, Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümete sadık olan güçleri desteklediği açıkça belirtilmiştir. Burada dile getirilen husus, Hafter stratejik öneme sahip olan Vatiyye hava üssünü Türkiye ile ittifak olan güçlere kaybetmiş ve bunun sonucunda, Hafter’in Trablus’u kontrol etme mücadelesi gerilemiştir. Vatiyye hava üssü, Libya için hayati bir öneme sahip olmakla birlikte, Hafter’in bu üssü kaybetmesindeki kilit rolün Türkiye’nin başarılı politikaları olduğunu unutmamak gerekir.

Sonuç olarak, 2010’da Tunus’ta ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde Ortadoğu coğrafyasına yayılan Arap Baharı, Libya başta olmak üzere birçok ülkede güvensizliğe ve istikrarsızlığa neden olmuştur. Uzun yıllardır kaotik bir atmosfer içinde olan Libya Hükümeti, siyasi çözüme yanaşmayan Hafter’in sözde hükümeti ile uzun süredir askeri problemler yaşamaktadır. Darbeci Hafter’in durdurulmasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikadaki başarısının önemi oldukça fazladır. Türkiye Cumhuriyeti hem Ortadoğu’da güvenliğin ve barışın sağlanması adına ciddi fedakârlıklar yapmaya devam etmekte, hem de Doğu Akdeniz’de başarılı bir siyaset yürütmektedir. Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti Libya halkının yanında olmaya, Libya’daki güvensizlik ve istikrarsızlık problemlerini çözmek için çaba göstermeye devam edecektir. 

BERİL KAHRAMAN

TAV Havalimanları – Gelirler Uzm. Yrd

Lisans: Bilkent – Uluslararası İlişkiler; Y. Lisans Hacettepe Uİ