Doğu Akdeniz’deki İhtilaflar ve Ülkelerin Doğu Akdeniz Politikaları -Rıdvan Koca

Akdeniz tarih boyunca hiçbir zaman önemini yitirmemiş, bir çok medeniyete ve imparatorluğa ev sahipliği yapmıştır. Avrupa-Asya-Afrika arasında bir köprü olması ile ve ticaret merkezi olduğu için Akdeniz’i kontrol etmek uğruna bir çok devlet ve imparatorluk birbirleriyle mücadele etmiştir.. Coğrafi keşiflerden sonra eski önemini yitirmesine rağmen günümüzde Akdeniz, enerji rezervleriyle tekrar bir mücadele alanına gelmiştir. Bu yazımda Doğu Akdeniz’in önemini, kıyıdaş ülkelerin ve küresel güçlerin politikalarını ele alacağım.

ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin 2010’da yayınladığı raporda Doğu Akdeniz’in Levhiatan sahasında keşfedilmemiş tahmini 3.5 trilyon metreküp doğalgaz rezervi ve 1.7 milyar metreküp petrol rezervi olduğunu açıklamıştır. Aynı Merkez tarafından yapılan açıklamalarda Nil Delta Havzasında ise yaklaşık 1,8 milyar varil petrol; 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğunun tahmin edildiği, Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise 8 milyar varil olduğu söylenen petrol rezervinin yaklaşık değerinin 400 milyar dolar civarında olduğu açıklanmıştır. Ayrıca Girit’in güney ve güneydoğusundaki alanda biri 1,5, diğeri 2 trilyon metreküp olmak üzere toplam 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz bulunduğu raporlanmıştır. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin, Türkiye’nin yaklaşık 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğal gaz ihtiyacını
karşılayabilecek seviyede olduğu anlaşılmaktadır1​ ​. Bu açıklamadan sonra kıyı ülkeleri Akdeniz üzerinde sondaj çalışmalarına başlamıştır. Ancak kıyıdaş ülkelerin üzerinde anlaştığı bir MEB ( Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşması olmadığı ve ihtilaflı bölgeler bulunduğu için bu durum özellikle Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir mücadele ortamı oluşturmuştur.

İhtilaflı bölgeler ve Sorunlar

1-Ege Hava Sahası
Yunanistan tezi: 6 mil kara sularına sahip olan Yunan adaları üzerindeki hava sahası 10 mildir. 6-10 mil arasına izinsiz giriş yapan savaş uçakları Yunan hava sahasını ihlal etmektedir.

Türkiye tezi: Yunan hava sahası, adaların 6 millik karasularından daha fazlasına sahip olamaz. 6-10 mil arasındaki uçuşlar uluslararası hava sahasında yapılmaktadır.

2-Ege Karasuları
Yunanistan tezi: 1982 UNCLOS Deniz Hukuku sözleşmesi uyarınca, kara sularını 12 mile uzatma hakkı vardır. Bunu batıdaki İyon denizi için uygulamıştır. Geri kalan denizlerinde (Ege) 12 mile çıkarma hakkını saklı tutmaktadır.

Türkiye tezi: Yunanistan’ın Ege’deki kara sularını 12 mile uzatması savaş nedenidir (casus belli). Aksi halde Ege’deki tüm deniz yolları kapatılmış olur.

3-Adaların Silahlandırılması
Yunanistan tezi: 1936 Montrö sözleşmesinden sonra adaların kısmen silahlanma hakkı doğmuştur. Türkiye’nin 1974 Kıbrıs operasyonundan sonra NATO’ya bağlı olmayan Ege ordusunun olası bir saldırısına karşı adalardaki asker sayısı savunmaya yönelik artırılmıştır. Lozan anlaşması uyarınca adalarda deniz ya da hava üsleri yoktur. Müzakerelere açık değildir.

Türkiye tezi: Yunan adaları Lozan anlaşması uyarınca silahtan tamamen arındırılmalıdır. Türkiye adaların silahlandırılmasını kendisine göre bir tehdit olarak görmektedir. Aksi halde adaların egemenliği tartışmaya açılır. Müzakerelerde yer almalıdır

4–Adaların Aidiatı
Türkiye tezi: Ege’de aidiyatı belli olmayan 152 ada, adacık ve kayalıklar vardır. Bunların büyük bir bölümü Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Müzakerelere açık olmalıdır.

Yunanistan tezi: Ege’de aidiyatı belli olmayan ada, adacık ve kayalıklar yoktur. Lozan anlaşması uyarınca Türkiye, kıyılarından 3 mil mesafesindeki ada , adacık ve kayalıkların dışında hiç bir hak talep edemez. Müzakerelere açık değildir.

5- Adaların Kıta Sahanlığı
Yunanistan tezi: Deniz Hukuku sözleşmesinin 121.maddesine göre adaların kıtasahanlığı; dolayısıyla Münhasır Ekonomi Bölgeleri (MEB) alanlarını belirleme hakkı vardır. MEB alanlarına tam yetki verilmesi olasılıklar dahilindedir. Türkiye, Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatında Girit ve Rodos gibi büyük adaların kıtasahanlıklarını yok saymıştır.

Türkiye tezi: Yunan adalarının kıtasahanlıkları ve MEB alanı hakkı yoktur. Adaların-Meis adası dahil- tam yetki alanlarına hakkı olduğu tezi kabul edilemez. Bu Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırmak anlamına gelir. Yunanistan’ın Mısır ile imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatı Türkiye’nin kıtasahanlık hakkını yok saymıştır.

6- Meis’in Konumu
Yunanistan tezi: Meis (Kastelorizo) Türkiye’ye 2 mil; Girit Adasına 250 mil mesafede olabilir. Ancak Yunanistan’ın egemenliğindedir. Üzerinde adanın savunmasına yönelik bir muhafız gücü vardır. Deniz ya da hava üssü yoktur. Yunanistan Cumhurbaşkanları ve Başbakanları adayı sıkça ziyaret etmektedir. Türkiye’nin tehdit edildiği iddiaları gülünçtür. Meis’in kendi kıtasahanlığı ve MEB alanı vardır. (ilan edilmemiştir*)

Türkiye Tezi: Türkiye’ye bu denli yakın Meis adası silahlardan arındırılmalıdır. Tehdit unsurudur. Adanın kıtasahanlığı ve MEB alanı hakkı yoktur çünkü bu, Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki haklarının gasp edilmesi anlamına gelir.

Eastmed Pipeline Project (Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi):

Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı konusunda gündeme gelen ikinci önemli alternatif; Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras’ın gündeme getirdiği ve son dönemde Israil ve Güney Kıbrıs’ın da desteğini aldığı gözlemlenen Eastmed Pipeline Project ya da Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’dir. Akdeniz’de Türkiye’nin dahil olmadığı bir projenin getireceği gözle görülür risklere karşın, Amerikan liderliğinin de son dönemde bu projeye sıcak bakmaya başladığı görülmektedir. Bu projenin, Ege Denizi’nde Girit açıklarında bulunan yeni rezervlerin de dahil edilmesiyle -yüksek maliyetine karşın- daha kârlı bir alternatif haline gelebileceği, son dönemde sıklıkla konuşulur olmaya başlamıştır. Türkiye ise Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler arasında en uzun kıyı şeridine ( 1577 km ) sahip olmasına rağmen bu projeye dahil edilmemesi Türkiye tarafından sert bir tepkiyle karşılanmıştır. Maliyetinin 10 milyar dolar olması ve Türkiye’nin bu projeye karşı sert bir tutum göstermesi sonucu bu projenin şimdilik rafa kaldırılmıştır.

Sıvılaştırılmış gaz (LNG) ile Deniz Taşımacılığı: Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı konusundaki bir diğer alternatif ise; Vasilikos’ta inşa edilecek bir sıvılaştırma tesisi (LNG terminali) ile İsrail ve Kıbrıs doğalgazının gemilerle Avrupa’ya taşınmasıdır. Birçok uzmana göre; maliyetleri çok yükseltecek olan bu proje, pek de cazip bir seçenek değildir.2​

Libya

Kaddafi’nin devrilmesinden sonra seçime giden Libya halkı seçime gitmiş ama çok sürmeden Trablus hükümetiyle Tobruk hükümeti olarak da bilinen 2014 yılında tartışmalı olarak seçilen Temsilciler Meclisi arasındaki anlaşmazlıklar derinleşerek 2. iç savaş başlamıştır. Meşru UMH ( Ulusal Mutabakat Hükümeti) ve Hafter güçleri arasında yaşanan bu iç savaşta Türkiye, Meşru UMH’yi desteklemiştir. Geçtiğimiz sene Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı’nın projesi olan Türkiye – Libya MEB anlaşması imzalandıktan sonraki süreçte Libya, Türkiye için Akdeniz’deki en önemli müttefik haline gelmiştir. Mısır ve BAE tarafından açıkça, Rusya ve Fransa tarafından dolaylı yoldan desteklenen Hafter, Trablus’u kuşatmasına rağmen meşru UMH’nin çağrısıyla Türkiye, UMH’ye gerekli desteği vererek Hafter’in kuşatmasının kırılmasında ve Hafter’e karşı başarılı operasyonlar gerçekleştirimesinde büyük rol oynamıştır. Daha sonra iki taraf arasında barış görüşmeleri başlamıştır. Ancak geçtiğimiz günlerde UMH lideri Başbakan Fayez el-Sarrac, görevinden istifa ettiğini ve Ekim başında görevi bırakacağını açıklamasında bulunmuştur. Ayrıca Libya Ulusal Petrol Şirketi NOC ile TPAO, önümüzdeki günlerde Libya’da petrol aramaya başlanacağını duyurmuştur

Mısır

2003 yılında Güney Kıbrıs ile MEB anlaşmasını imzalamıştır. Ayrıca Mısır Türkiye- Libya MEB anlaşmasını hukuk dışı olarak nitelendirmiştir. Doğu Akdeniz’de önemli doğal gaz kaynaklarına sahip olan Mısır, Atina ile imzaladığı deniz sınırlandırma anlaşmasıyla Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan soruna doğrudan taraf olmuştur. Türk Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan ile Mısır arasındaki MEB anlaşmasına ilişkin, “İmzalandığı açıklanan sözde deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması, Türkiye için yok hükmündedir. Bu anlayışımız, sahada ve masada ortaya konacaktır.” açıklamasıyla tepki göstermiştir.

Ayrıca Cihat Yaycı bir röportajında bu anlaşmayı şöyle yorumlamıştır.

“​Diğer yandan öğrenebildiğimiz kadarıyla, Yunanistan Mısır ile andlaşma yapmak uğruna Rodos,

Girit adaları için ön gördüğü MEB alanından %50 vazgeçmiştir. Bu durum esasen Yunanistan

tezlerinin çöküşü anlamına gelir. Zira Yunanistan’ın başından beri iddia ettiği adaların ana karalar

kadar deniz yetki alanı olduğu tezini kendi elleri ile çürütmüştür.“​​

İsrail

Tamar ve Leviathan doğal gaz yataklarında önemli miktarda doğal gaz bulan ve normalleşme kapsamında BAE’yle enerji anlaşması imzalayacak olan İsrail açısından en önemli konu rezevlerin Avrupa’ya hangi şekilde ulaştıracağı konusudur. İsrail bir boru hattıyla Avrupa pazarlarına açılmayı düşünmektedir. Ayrıca enerji merkezi haline gelmek isteyen İsrail, BAE’nin 1972’den beri uygulanan boykot yasasını kaldırmasıyla BAE’den ucuz petrol ithal edip Avrupa’ya ulaştırmak istemektedir. Buna ek olarak, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker Lübnan ve İsrail arasında gaz rezervleri konusunda 30 yıl sonra ilk kez gerçekleşecek doğrudan müzakereler için birkaç aydır mekik diplomasisi gerçekleştirmektedir.

İsrailTürkiye ve Yunanistan arasındaki krizde, Yunanistan lehine taraf tutmaktadır. Geçtiğimiz aylarda İsrail’in Atina Büyükelçisi

“​İsrail Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimi yakından takip ediyor. İsrail, deniz bölgelerinde ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırmasında Yunanistan’a tam desteğini ve dayanışmasını ifade ediyor.”​şeklinde açıklama yapmıştı.

Ayrıca İsrail merkezli Jerusalem Institue for Strategy & Security tarafından yayınlanan bir raporda, “21. yüzılda İsrail (ve komşuları) için en büyük tehdit Türkiye. Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, bölgenin ve İsrail’in istikrarını tehdit ediyor.“ ifadeleri kullanılarak Türkiye-Libya MEB anlaşması ile ilgili Yunanistan’a meydan okumanın yanı sıra İsrail, Mısır ve GKRY’nin Akdeniz gazını Avrupa’ya taşıma planlarına da bir engel olarak değerlendirilmiştir.

Bu gelişmeler sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın:

“​Evet, bizim de şu anda İsrail ile, Mısır ile bazı siyasi görüş ayrılıklarımız var, ihtilaflarımız var. Bunlar enerji konusunda iş birliği yapmanın önüne illa da bir engel olmak zorunda değil.” açıklamasıinda bulundu.

Bu bilgiler doğrultusunda düşünürsek İsrail ve Türkiye arasında bir anlaşma çok uzak görülmektedir.

Yunanistan

Yunanistan, Doğu Akdeniz politikası kapsamında Türkiye’yi yalnızlaştırıcı bir politika izlemektedir.

Türkiye’nin Mısır ve İsrail ile yaşadığı siyasi soğukluğu kullanan Yunanistan, bölgede bu ülkelerle işbirliği yapmaktadır. Avrupa Birliği üyeliğini etkili bir şekilde kullanmak isteyen Yunanistan, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye ile yaşadığı çekişmeyi AB’ye taşıyarak Türkiye’yi zor durumda bırakmayı hedeflemektedir. Yunanistan, 24-25 Eylül’de toplanacak AB liderler zirvesinde AB içindeki büyük destekçisi Fransa ile birlikte zirvede Türkiye aleyhine yaptırım kararı çıkartılmasını istemektedir.

Son aylarda Yunanistan, Mısır ile imzaladığı MEB anlaşmasından sonra İyon Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkararak gerilimi iyice tırmandırmıştır.

Ek olarak, GKRY, Fransa ile 2017’de imzaladığı savunma işbirliği anlaşmasını Ağustos ayında yürürlüğe koarak ve Fransız savaş uçaklarının topraklarına inmesine izin vermiştir.

Ayrıca Türkiye’nin Oruç Reis’i geri çekmesinden sonra Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile istikşafi görüşmeler yakında başlayacağını duyurmuştur.

ABD

Türkiye ile Yunanistan arasında 1950’lerden bu yana bir denge politikası izleyen ABD, mevcut Doğu Akdeniz bunalımında ise görülür bir adım atamamıştır. Ancak, ABD’nin GKRY’ye 33 yıldır uyguladığı silah ambargosunu tam da bu süreçte kaldırdı ve alınan karar Türkiye’nin tepkisini çekmiştir. Buna el olarak, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Senatör Bob Menendez ve Senatör Chris Van Hollen 13 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Pompeo’ya bir mektup yazarak Türkiye’ye yaptırım çağrısında bulunmuştu. Ayrıca, ABD ve Yunanistan arasında Amerikan ordusunun, Türkiye sınırına yakın Dedeağaç, Volos ve Larisa’da 3 üsse daha yerleştirilmessi hakkında anlaşılmıştır

ABD’nin EastMed projesine sıcak baktığı da bilinmektedir.

Avrupa Birliği ve Fransa

AB, birlik dayanışması kapsamında gerilimin başından bu yana Yunanistan’ın yanında yer aldı ve Türkiye’nin “yasa dışı” olarak tanımladığı faaliyetlerini durdurmasını istemişti. AB sonuç bildirgelerine bu görüş yansısa da İspanya ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinin yanı sıra bazı Kuzey ülkeleri de Türkiye ile gerilimin tırmanmasından hoşnut olmadıkları bilinmektedir.

AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Brüksel adına Ankara ile müzakere etmektedir. Ancak Fransa’nın yumuşak bulduğu Borrell yerine
geçen hafta yaptığı bir açıklamada, Türkiye için “havuç-sopa” stratejisi kullanacaklarını açıklayan AB Konsey Başkanı Charles Michel’in Türkiye dosyasını üstlenmesini istemektedir.

AB, 2019 yazında Türkiye’nin Doğu Akdeniz faaliyetlerinden dolayı sınırlı etkisi olan bir yaptırım dizisini uygulamış ama olumlu bir sonuç elde edememişti. Yeni bir yaptırım kararının alınmasının Ankara-Brüksel ilişkilerini son derece olumsuz etkileyeceği; tarafların özellikle göçmenler, güvenlik, “terörle mücadele” gibi diğer alanlardaki işbirliğine de zarar verebileceği değerlendirilmiştir.

Fransa ise , artık Türkiye’yle konuşmak yerine harekete geçmek gerektiğini çünkü Türklerin “​sözden çok eylemden anlayacaklarını” sa​vunmaktadır.

GKRY ile imzaladığı anlaşmayla adanın güneyindeki deniz ve hava üslerine ulaşan Fransa, Yunanistan ile de kapsamlı bir savunma işbirliği anlaşması imzalamak istemektedir.

Fransa’nın son yıllarda güç kaybetmekte ve Avrupa’nın lokomotif gücünü Almanya’ya kaptırmaktadır. Özellikle ekonomik yönden tekrar güçlenmek isteyen Fransa dış politika da yayılmacı ve müdahaleci politikalar geliştirmeye çalışarak Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarının Fransız şirketler tarafından çıkarılmasını ayrıca fiyatının Paris de belirlemesini istemektedir. Türkiye’ye karşı sert bir tutum gösteren Fransa, Yunanistan’a 18 tane Rafale savaş uçağı satarak bölgedeki gerilimden yararlandığını göstermiştir.

Rusya

Rusya’nın “sıcak denizlere inme isteği” bugün hala geçerliliğini koruyan bir politikadır. Doğu Akdeniz’e erişim, var olma ve bu bölge çerçevesinde gelişen uluslararası güç dengesinde bir aktör olma yüzyılı aşkın süredir Rusya’nın dış politikasını şekillendiren öncelikli konulardan birisidir.

Suriye iç savaşı sayesinde 2015’ten itibaren Rusya hızla, Doğu Akdeniz çevresinde limanlara, hava üslerine, doğalgaz sondaj ve denizaltı iletişim kabloları ile istihbarat faaliyetlerine kavuşarak Doğu

Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerine uzun bir keşif sürecinden sonra enerji fiyatlarını manipüle etmek amacı ile dahil olmuştur.

Rus firması Lukoil Mısır’ın Zohr sahasının bir bölümünü satın alması ve Suriye sahasında şirketlerinin 25 yıl boyunca arama ve sondah faaliyetleri hakkına sahip olması Doğu Akdeniz’de yaşananlara hem bir güvenlik meselesi hem de ekonomik olarak yaklaştığını göstermektedir.

Sonuç

Türkiye, Uluslararası Hukuka göre haklı olmasına rağmen hem geçmişte uygulanan yanlış politakalar sonucu hem de Yunanistan ve Fransa’nın “yalnızlaştırma” politikaları sonucu şu anda Libya haricinde diğer kıyıdaş ülkelerle bir anlaşma zemini oluşturamamaktadır. Lübnan, Mısır ve İsrail ile diplomatik görüşmelere hız kesmeden devam edip zaman kazanılmalı ve zaman içerisinde haklı olduğunu ve bölgede gerilimi yükselten tarafın Yunanistan ve GKRY olduğu ve uluslararasi anlaşmalara sadık kalmadıklarını gösterekek propaganda yapmalıdır. Bunun için yabancı ülkelerde yayın yapan Türk menşeli medyaya ve Türkiye’de bulunan düşünce kuruluşlarına bu konuyu araştırmalarını isteyerek destek vermelidir.

Son yıllarda Jeopolitik ve Askeri gücünü iyi kullanan Türkiye, Doğu Akdeniz’de bu gücünü kullanması elzemdir. AB’yi, Suriye İç Savaşı’yla ve mülteci kriziyle baskı altında tutarak Yunanistan’ın AB kozunu elemine etmelidir. Ayrıca Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesini korkuyla izleyen ABD’yi ikili diplomasiyle Doğu Akdeniz’de tarafsız davranması sağlanmalıdır. Böylece desteksiz kalacak olan Yunanistan’ın Türkiye ile tek başına mücadele vermesi sağlanmalıdır.

Rıdvan KOCA

Tarihçi

  1. Cihat Yaycı, DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI SORUNU VE TÜRKİYE, s.11
  2. http://politikaakademisi.org/2014/11/22/kibrista-kizisan-pazarlik-ve-eastmed-pipeline-projesi/
  3. https://www.veryansintv.com/cihat-yaycidan-yunanistan-ile-misirin-meb-ilan-etmesine-flas-degerlendi rme-tek-secenegimiz-kaldi