Çok taraflı diplomasi, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünya düzeninin merkezinde yer almaktadır. Kurumların ve sistemlerin nasıl ve neden kurulduğunu anlamak, nerede olduğumuzu ve giderek küçülen bir dünyada nasıl ilerleyeceğimizi anlamak için önemlidir.
Çok taraflı diplomasi, yükselen bir endüstridir. Küreselleşmenin hızlanması ve dünyanın buna bağlı olarak küçülmesi mecazi değil, gerçek anlamda küresel bir köyün yaratılmasına yol açmıştır. Her köyün kendi konseylerine ihtiyacı vardır. Çok taraflı diplomasinin tüm süreçleri, bu küresel köy konseylerinin işlevlerini yerine getirmeye hizmet eder.
Bu amaçların doğrultusunda, ‘çok taraflı diplomasi’, uluslarüstü sorunlara diplomatik çözümler elde etmek için iki veya daha fazla ulusu veya tarafı dahil etme uygulaması olarak tanımlanacaktır. Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın da söylediği gibi, ‘diplomasi yetki alanını genişletti, devletler arasındaki ikili siyasi ilişkilerin çok ötesine geçerek neredeyse her insan çabasını kapsayan çok taraflı, çok yönlü bir girişime dönüştü.
Çok taraflı diplomasinin temel temalarından birisi çeşitlilik temasıdır. Çok taraflı diplomasi hızla büyüyen bir endüstri olduğundan, sürekli olarak yeni biçimler ortaya çıkıyor ve bu da tüm türlerin kapsamlı bir tanımını yapmayı zorlaştırıyor. İkinci temel tema, tüm çok taraflı süreçlerde adalet ve güç arasındaki sürekli gerginliktir. Teoride, çok taraflı diplomasi uluslararası düzenin bazı temel ilkeleri tarafından yönlendirilir. Ayrıca teoride uluslararası örgütler, çok taraflı diplomaside varılan anlaşmalarla belirli işlevleri yerine getirmek ve herkesin yararına belirli küresel mallar sunmak için kurulmuştur . Başka bir deyişle, ilgili alanlarında küresel yönetişim sağlamak ve büyük güçlerin amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak hareket etmek için değil. Ancak pratikte, güç genellikle ilkelerden ve ideallerden daha önemlidir. Üçüncü temel tema, tüm insanlığı temsil eden ve sıklıkla büyük meşruiyete sahip olan Birleşmiş Milletler gibi evrensel örgütler ile birkaç küçük ve daha gayri resmi grup veya koalisyon arasındaki gerilimdir.
Çok Taraflı Diplomasinin İşlevleri
Çok taraflı diplomasi, sıklıkla “İnsanlık Parlamentosu” olarak adlandırılır ve küresel yönetişim için hayati öneme sahiptir. Ulusal temsilcilerin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BM Genel Kurulu) gibi forumlarda halklarının görüşlerini ifade etmelerini sağlar ve çatışmaları çözmeye yardımcı olur.
Bu diplomasi ayrıca, Yüzyıl Gelişim Hedefleri (MDG’ler) gibi hedefler belirler ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi gibi önemli normlar yaratır. Nükleer Silahların Yayılmamasına İlişkin Antlaşma (NPT) ve Deniz Hukuku Sözleşmesi gibi temel antlaşmalar, çok taraflı çabaların iş birliği için çerçeveler oluşturduğunu göstermektedir. ABD, iç baskılar nedeniyle BM’nin meşruiyetini zaman zaman zayıflatmış olsa da, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve G20 gibi uzmanlaşmış ajanslar, uluslararası ticaret ve finansal istikrarı başarıyla kolaylaştırmıştır.
Genel olarak çok taraflı diplomasi, küresel sorunları ele almak ve iş birliğini teşvik etmek için gereklidir.
Gelecekte Çok Taraflı Diplomasi
Çok taraflı diplomasinin geleceği önemli bir ikilemle karşı karşıyadır. Artan küresel sorunlar etkili yanıtlar gerektirmesine rağmen mevcut yapılar genellikle zayıf ve güçlü ulusal çıkarlar tarafından domine ediliyor. İlk adım, zihniyet değişikliğidir; birbirimizle bağlı olduğumuzu ve daha güçlü bir küresel yönetime ihtiyaç duyduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. İklim değişikliği, bu aciliyetin mükemmel bir örneğidir.
ABD, özellikle küresel güç dinamiklerinin değiştiği bir dönemde BM ve IMF gibi çok taraflı kurumların etkinliğini artırmak için bu kurumların zayıf kalmasını sağlama yönündeki tarihsel tutumunu gözden geçirmelidir. Yetenekli liderlerin seçilmesi, gerekli kaynakların sağlanması ve bu kuruluşların olumsuz algılarının tersine çevrilmesi, güvenilirliklerini ve etkinliklerini artırabilir.
Ayrıca, birçok ülke şu anda ikili diplomasiye öncelik verdiğinden en iyi diplomatları çok taraflı rollere almak kritik öneme sahiptir. Hem köklü hem de yeni yükselen güçler arasında bu kurumları yeniden canlandırmak için yeni bir siyasi konsensüs oluşturulması gereklidir. Devlet ve devlet dışı aktörlerin iş birliği ile daha sağlam bir küresel yönetişim çerçevesi inşa edilmesini gerektirir; bu da tüm uluslara fayda sağlayacak bir yapıyı destekler.
Kaynak
-21 Yüzyıl Asya’sı, Kishore Mahbubani
-Weiss TG, Thakur R (2010) Global governance and the UN: an unfinished journey. Indiana University Press, Bloomington
