2025 yılında, Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en önde gelen askeri gücü, devasa ekonomisi, teknolojik liderliği ve geniş müttefik ağıyla dünyanın önde gelen süper gücü olmaya devam etmektedir. Coğrafi izolasyon, ülkeyi geleneksel tehditlerden korurken; küresel ticaret yolları, finansal sistemler ve dijital altyapısı üzerindeki kontrolü, Washington’a büyük bir güç sunmaktadır.
ABD hala büyük ve yenilikçi bir işgücü ve sahip olduğu bol doğal kaynaklardan faydalanmaktadır. Fakat ABD içindeki siyasi kutuplaşma, yüksek devlet borcu ve eskimiş olan altyapısı orta vadede ABD için risk teşkil etmektedir. Uluslararası sahnede, başka ülkeler Çin’in yükselişi ya da Rusya’nın agresif dış politikası nedeniyle, Amerikan güvenlik garantilerine daha çok ihtiyaç duysalar da ülkenin dünyadaki liderlik rolü, kendi içindeki izolasyonizm ile yüzleşiyor.
Öte yandan Amerika’nın coğrafyası devletin stratejisinde de kilit rol oynar. Ülkenin batısındaki (ve kuzey batısındaki*) Rocky Dağları doğal bariyer rolünü oynar ve ciddi miktarlardaki mineral kaynaklara erişim sağlar. Meksika ile sınırının güneyindeki Chihuahua ve Sonora çölleri güney-batıdan saldırıları zorlaştırarak bu bölgenin savunmasını kolaylaştırır. Kuzeydeki Büyük Göller sadece Kanada ile sınırını oluşturmakla kalmayıp, su yolları sistemi aracılığıyla, Amerikan sanayi merkezlerinin Atlantik Okyanus’a ulaşmasını mümkün kılarak, Amerikan yurtiçi lojistiğinin kilit parçalarıdır.
Dış politika stratejisi açısından Pekin ABD’nin en büyük rakibi olmaya devam ederken, Washington hala ‘’hafif gücü’’, ekonomik etkisi ve küresel askeri erişimi konusunda Çin’i geçiyor. Öte yandan Amerikan yaklaşımı giderek daha fazla seçici angajmana yönelmekte; rakiplerin caydırılması, müttefiklerin desteklenmesi ve aşırı (gereksiz) müdahale olmaksızın Avrasya’da elverişli bir güç dengesinin korunmasına evrilmektedir.
