Büyük, Güçlü, Müreffeh Bir Türkiye İçin İvedilikle Atılması Gereken Üç Adım -Av. Haldun Barış

Türkiye büyük potansiyelinin yanı sıra tarihten gelen mirası ve sorumlulukları olan bir ülkedir. 

Biz bir iyilik medeniyetiyiz, etki alanımız sınırlarımızdan ibaret değil. Gönül coğrafyamızdaki aidiyet ve birlik hissi, soyut bir şey değil; bir kader ortaklığı. Dahası Türkiye’nin başka bir paradigma kurma ihtimali de yok, düşünülemez, hesap edilemez. 

Malazgirt Zaferinde de bu böyleydi. Kurduğumuz tüm imparatorluklarda, tüm devletlerde, hükmettiğimiz tüm topraklarda bu devlet aklı, bu medeniyet ruhu, bu “görünmez el” vardı. 

Attan inmedik belki ama barışı istedik. Zalime karşı kılıcımız hep keskin oldu ama adaletten şaşmadık. Bizim bir vesile ile güçten düştüğümüz her dönem -ki bu doğaldır, tabiat kanunudur- ortalıkta zalimler, vahşi emelleri ve çıkarları olan kifayetsiz muhterisli muktedirler türedi. Bu zalimlerin ortaya koyduğu gerçekliği anlatmak abestir; yanı başımızdaki coğrafyanın hali ortadadır. 

Öyleyse şu açıktır ki Türk beklenendir, Türk yönetendir, Türk adildir.  Bölgemizde ve dünyada eğer sorunlar çözülecek, bir kez daha huzur, istikrar dönemi yaşanacaksa bu ancak bizim kuracağımız sistem ile ve bizim “etrafımızda” olabilir. 

Bunun içinse yapmamız gereken çok şey vardır. Sorunları açıkça konuşmak, daha iyisini düşünmek, daha iyisi için çabalamak, hepimiz için artık bir zorunluluktur. 

Siyaset üstü düşünce ufukları, yuvarlak masalar, konsensuslar kurabilmek ise temel vazifemizdir

Bunun yanı sıra bana kalırsa ülkemizde ivedilikle yapmamız gereken, gündemimize almamız gereken ehemmiyetli üç hamle vardır:

1-Hukuk ve adalet sistemimizi güçlendirmek, reformlar yapmak, hukuk profesyonellerinde kaliteyi artırmak adına çalışmalar yapmak. 

Bu konuya dair çokça kez yazdığım için uzun uzadıya bu yazıda tekrarlamak istemiyorum. “Evrenin ruhu, devletin dini adalettir.” Adaleti sağlayamazsak, insanların adalete olan inancını ve güvenini artıramazsak ne yaparsak yapalım, hayal ettiğimiz Türkiye’ye kavuşamayız. Bu konuda adalet teşkilatında ve mevzuatta reform için ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi adına tüm siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, barolarla ve akademiyle birlikte çalışmaları başlatmak, iradeyi ortaya koymak önemli bir mesafe katetmeyi sağlar.  

Hukuk sistemimizin güçlendirilmesine dair daha evvel yazdığım yazılardan bazılarına aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz:

https://hurfikirler.com/teknolojik-devrim-davos-2025-ve-bazi-oneriler/

https://daktilo1984.com/yazilar/turkiyenin-hukuk-problemi/

https://hurfikirler.com/yeni-ama-nasil-bir-anayasa/

https://hurfikirler.com/bize-neler-oluyor-2/

https://hurfikirler.com/ehven-i-serreyn-ihtiyar-olunmali-mi/

https://hurfikirler.com/yolsuzluk-ve-rusvetle-mucadele-icin-yolsuzluk-ve-usulsuzluklerle-mucadele-bagimsiz-komisyonu-onerisi/

https://hurfikirler.com/anayasa-sivil-toplum-ve-bazi-degisiklik-onerileri/

2-Tarım sektöründe reformlar yaparak Türkiye’nin acilen tarım ve gıda sektörü politikalarında kökten değişiklikler yapması gerekmektedir. Kapsamlı bir değişikliğin çalışılması ancak bağımsız akademilerle, büyük, küçük ayırt etmeden tarım sektörü aktörleri ile ve özellikle sivil toplum kuruluşlarıyla olabilir. Belki de Tarım Şurası bir an evvel yeniden toplanmalı ve daha iyisi için çözümler ve politika belgeleri üretmelidir.

Agro endüstriye yönelik ar-ge çalışmaları, çiftçilerin eğitilmesi, hayvancılık politikalarının değiştirilmesi, rekabetin güçlendirilmesi, dijitalleşmenin ve son teknolojilerin ülkeye kazandırılması  belki de yapılması gerekenler konusunda ilk akla gelenlerdir. Ancak hiç şüphesiz Türkiye’nin bunlardan daha ciddi ve reformist adımlara ihtiyacı vardır. Su krizinin artık bir milli güvenlik meselesine doğru evrildiğini görmek gerekir. 

Yine gıda sektöründe de sağlık başta olmak üzere yeterli ve kaliteli besin alma, zararlı katkı maddelerinin engellenmesi, israf vb. pek çok başlıkta sorun vardır ve kökten değişiklikler yapılmadığı sürece anlamlı gelişmeler kaydedilemez. (Ekonomik olarak da gıdadaki enflasyon azaltıldığı takdirde insanlarımız önemli ölçüde rahatlayacaktır.)

Bu konular şahsen her daim ilgimi çekti ve tarım sektörü konusunda pek çok okuma yaptım, yapıyorum. Konunun gelecek 20-30 yılın en önemli konusu olduğunu tahmin etmek güç değil. Çiftçilerle de görüştüm. Ailem de tarımla uğraşmış ve sektörün içinde bir aileydi. Onların da tecrübelerini dinliyor, istifade ediyorum. Nihayetinde her seferinde bu güzel ülkenin, bu verimli toprakların nasıl bu sonuçlarla karşılaştığına hayret ediyorum. Yapılması gereken çok iş var. Köylerin modernizasyonundan tutun da mevzuatın değişimine kadar.  Ancak bunu yaparken bu alanda yapılması gerekenlerde devletin rolünü minimize etmemiz gerektiğini de düşünüyorum çünkü diğer türlü bir kör döngü başlıyor. Bu döngü kırılabilmeli, mesela halk kooperatiflerle bu alanda üretim yapmalı, güçlü, ahlaklı, etik, değerleri önemseyen şirketleşmeler sağlanabilmeli. Bu alanda sivil toplum kuruluşları var olmalı. Özel sektörde ar-ge bölümü önemsenmeli. En önemlisi halkımız bilinçlenmeli ve merkezden uzak, küçük alanlarda susuz tarım, modern yöntemlerle bahçeler yapmaya odaklanmalı. Kısacası her Türk tarım sektörüyle (tarım, gıda, hayvancılıkla) muhakkak uğraşmalı. 

Bir başka konu da tarım sektörüne diğer sektörlerin eğilmesi. ABD’deki borsalarda işlem gören şirketlerin faaliyet raporlarını okuyorum. Bu hem ufkumu geliştiriyor hem de şirketlerin mantığını öğreniyorum. Bir uzay sektörü şirketini okurken örneğin, bulut hareketlerinden ve diğer verilerden elde ettiği analizleri tarım sektörüne sattığını görüyorum. Bizim de bunu yapabilmemiz lazım. İyi olduğumuz alanlardaki kazanımlarımızla tarım sektörünü beslemeliyiz. Örneğin elektrikli araç üreten firmalar, savunma sanayi firmaları neden modern tarım aletleri de üretmesin veya tarım sektörüne yönelik ar-ge paylaşımında bulunmasın? Ezcümle, disiplinlerarası işbirliğini geliştirebilmeliyiz. 

Bizler motor üretmeli ama şeftali de yetiştirmeliyiz.

Biz tarım medeniyetiz. İnsanımızın genlerinde doğa ile irtibatta olmak var. Ayrıca sağlıklı ve yeterli beslenemeyen nesiller hangi işi doğru yapabilir? Farkında olmak lazım. 

Bu konuya dair daha evvel yazdıklarımı da buraya iliştiriyorum: 

https://hurfikirler.com/zeytin-ekmek-ve-turkiyenin-tarim-gida-hayvancilik-politikalari-uzerine/

https://hurfikirler.com/tarim-sektorunun-dunu-bugunu-ve-yarinina-bakis/

3-Üçüncü olarak ise klasik sorunlarımız olan ekonomik istikrar, mevzuat dağınıklığı, demokratikleşmedeki problemler, artan suç oranları, hatta sosyal çürümeyi yazmayacağım. Dil problemini yazacağım. Dil, varlığımız, medeniyetimizin temeli, düşünce dünyamız, ufkumuz, hareketlerimiz, aidiyetimiz, değerlerimiz demek… Dil yoksa, düşünce yok, derinlik yok. 

Allah ilk olarak sözü yarattı. Semaların ve yerin yaradılışı ile diller aynı Ayet-i Kerime’de anılıyor. Bizler bu hakikatin farkında olarak bir şekilde dil ile de irtibat kurmalıyız. Dil aynı zamanda bir hafızadır. Oradaki birikimden istifade etmeliyiz. 

Bu irtibatı nasıl sağlayabiliriz diye de sıkça düşünüyorum. Kavramların gerçek anlamlarını, yansımalarını öğrenebilmek önemli mesela. Ben bunu sağlamak adına dil felsefesi ve sözlük okumaya, mesleğimle alakalı hukuk sözlüğü okumaya gayret ediyorum. 

Bu konuyu ne zaman düşünsem aklıma küçüklüğümde babaannemin öyküleri geliyor ve çok şey öğrendiğimi hatırlıyorum. Hayal gücümün sınırlarını aşan bu hikayelerdeki tekerlemeler, ninniler, öğütler düşünce dünyamda ve değerler sistemimde önemli yer edindi. Bunlar halk öyküleriydi. Dil ile irtibatıma büyük katkısı olmuştu. Şimdiki çocukların en büyük eksiklerinden biridir diye düşünüyorum. Bir şekilde bu değerler erozyona uğradı, aktaramadık. Ama bu mesele bireysel çabanın üstündedir ve sistematik olarak ele almamız gerekir. Ülkemizde çocuklarımıza öğrettiğimiz, okuttuğumuz kitaplarda dahi kelimeler sınırlı şu anda. Bırakın derin düşünceyi, Türkçemizi düzgün kullanamıyor, kendimizi ifade etmekte güçlük çekiyoruz. Okuduğunu anlamakta zorlanan pek çok kişi var. Hangi meslekte, hangi alanda olursa olsun, eğer ki bir gelecek tahayyül ediyor, istikbalimize dair bir vizyon inşa etmeye çalışıyorsak bunda dilin yeri çok önemli olacaktır. 

Tekraren ifade etmekte fayda görüyorum ki bunu sistemli yapmalıyız. TÜRKSOY’un çalışmaları bu anlamda çok önemlidir ve teşvik edilmelidir.

Bu kısa yazıda sürekli olarak düşündüğüm üç meseleyi ele aldım ve okuyucularımın da gündemine aktarmak istedim. Elbette yapacak çok şey var ama bana göre yapılacakları önem derecelerine göre ayırmak da önemlidir. Türkiye’nin ve Türk halkının yeniden dirilişi, yeniden ayağa kalkışı Türkçenin şahlanışıyla, tarım devrimiyle ve ancak köklü bir hukuk reformuyla olur: İyi düşüneceğiz, kaliteli besleneceğiz, dünyaya gıda üreteceğiz, adil olacağız ve adaletin merkezi olacağız!

Av. Haldun Barış

Rostra Strateji Kurucu Başkanı