I. GİRİŞ
Kıbrıs meselesi, 1960’lardan beri uluslararası hukuk, bölgesel güvenlik ve diplomasi alanında sürekli tartışılan bir sorun olmuştur. Ada üzerindeki iki toplum arasındaki anlaşmazlıklar, garantör devletlerin müdahaleleri ve uluslararası aktörlerin arabuluculuk çabaları, Kıbrıs’ın çözüm sürecini oldukça karmaşık hale getirmiştir [1].
2015–2017 yılları arasında yürütülen Crans-Montana müzakereleri, hem iki toplumun eşitliği hem de uluslararası hukuk çerçevesinde garantörlük sistemi açısından son dönemin en kapsamlı girişimi olmuştur [2].
Bu çalışmada amaç:
1.Federasyon ve iki devletli çözüm modellerini uluslararası hukuk perspektifinde karşılaştırmak.
2.BM raporları, ICJ içtihatları ve akademik literatür temelinde hukuki değerlendirme yapmak.
3.Crans-Montana sürecinin başarısızlık nedenlerini detaylı şekilde analiz etmektir. [3].
II. TARİHSEL VE HUKUKİ ARKA PLAN
1. 1960 Londra-Zürih Antlaşmaları
1960’ta imzalanan Londra-Zürih Antlaşmaları, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Türk ve Rum toplumlarının ortaklığı temelinde kurmuş ve garantör devletlerin müdahale haklarını belirlemiştir [4].
2. 1963 Anayasal Krizi ve 1964 UN Müdahalesi
1963’te anayasal krizin patlak vermesiyle Türk toplumunun devlet organlarından dışlanması, Kıbrıs meselesinin hukuki temelini değiştirmiştir [5].
3. 1974 Müdahalesi ve Garantörlük Sistemi
1974 müdahalesi, 1960 Antlaşmaları’nın uygulanması bağlamında tartışılmıştır. Türkiye’nin askeri müdahalesi, garantörlük hakları çerçevesinde savunulurken, BM raporları fiili bölünmenin hukuki ve siyasi sonuçlarını detaylı şekilde ortaya koymuştur [6].
4. 1983 KKTC İlanı ve Uluslararası Tanınma
KKTC’nin ilanı, uluslararası hukukta tartışmalı bir durum yaratmış; yalnızca Türkiye tarafından tanınmış ve diğer uluslararası aktörler tarafından kabul görmemiştir. Bu durum, Ada’daki çözüm modellerini ve federasyon/iki devletli seçeneklerin hukuki dayanaklarını etkilemiştir [7]. Öte yandan, söz konusu durumun oluşmasında Rum tarafının ve Yunan milliyetçilerinin yol açtığı, adada Türk toplumuna yönelik katliamlar ve sistematik insan hakları ihlalleri olduğu unutulmamalıdır.
III. 2015–2017 MÜZAKERELERİ VE CRANS-MONTANA KONFERANSI
Crans-Montana Konferansı, Kıbrıs Türk halkının güvenliği, siyasi eşitliği ve geleceği açısından kritik bir eşik oluşturmuştur. Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, sürece iyi niyetli ve yapıcı bir şekilde yaklaşmış; BM çerçevesi kapsamında makul ve uygulanabilir öneriler sunmuştur. Buna karşılık, Kıbrıs Rum tarafının garantörlük mekanizmasını tamamen kaldırma ısrarı ve güvenlik kaygılarını dikkate almayan yaklaşımları, müzakerelerin tıkanmasının başlıca nedenleri olmuştur.
Türkiye, garantörlük sisteminin Kıbrıs Türk halkı için vazgeçilmez bir güvenlik teminatı olduğunu uluslararası hukuka ve 1960 Antlaşmalarının açık hükümlerine dayandırarak savunmuştur. Rum tarafının bu meşru talebi reddetmesi, federasyon temelinde bir çözümün gerçekleşmesini fiilen imkânsız hale getirmiştir.
1. Akıncı Dönemi ve Başlangıç
2015 yılında Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs Türk tarafında lider olmasıyla müzakereler ivme kazanmıştır [8].
2. Mont Pèlerin Görüşmeleri
2016 yılında Mont Pèlerin toplantılarında, toprak haritaları ve mülkiyet kriterleri üzerinde teknik uzlaşmalar denenmiş, ancak garantörlük sistemi ve dönüşümlü başkanlık konularında anlaşma sağlanamamıştır [9].
3. Crans-Montana Konferansı (Haziran–Temmuz 2017)
Crans-Montana Konferansı, taraflar arasında en yoğunlaştırılmış ve kapsamlı görüşmelerin yapıldığı dönemi temsil eder. BM Genel Sekreteri’nin çerçeve önerileri, garantörlük, güvenlik ve federal yürütme yetkisi konularında tarafların temel pozisyonlarını netleştirmiştir [10].
•Türkiye, güvenlik garantilerinin korunmasını talep etmiştir. Bu garantiye karşılık adadan kademeli olarak TSK mensubu askerlerin azaltılacağını ve sembolik bir askeri birliğin adada kalacağını garanti etmiştir.
•Kıbrıs Rum tarafı, garantörlük mekanizmasının kaldırılmasını ve askeri varlığın tamamen çekilmesini talep etmiştir. Böyle bir durumda uzlaşmazlık durumunda KKTC’yi tek tanıyan garantör devletin garantör olarak kabul edilmemesi uzlaşmaları çıkmaza sokacaktır.
•Taraflar, dönüşümlü başkanlık ve federal yürütme yetkilerinde anlaşamamıştır. Burada toprak yüz ölçümü esas alınmakla birlikte Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Rum kesiminden çıkartacağı aday ile Başbakan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çıkartılacak adayla seçilmesi gerektiği ileri sürülmüş. Bu durum serbest adayların da çıkabileceği göz önüne alındığında yetersiz kalmıştır.
Bu farklılıklar, sürecin sonuçsuz kalmasına ve taraflar arasında güven bunalımının artmasına yol açmıştır. Bu sebeple Kıbrıs Rum kesimi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki görüşmeler uzlaşı sağlanamadan son bulmuştur.
IV. FEDERASYON MODELİ–HUKUKİ ANALİZ
Federasyon modeli, Kıbrıs’ta iki kesimli ve iki toplumlu federal bir yapı kurulmasını öngörür.
1.Siyasi Eşitlik
BM Güvenlik Konseyi’nin 1251 sayılı kararı, iki toplumun eşit siyasi haklarının korunmasını ve federal bir çözüm çerçevesinde temsil edilmesini öngörür [11]. Federasyon modelinde siyasi eşitlik, BM parametrelerinin temel unsurudur. Ancak Rum tarafı, dönüşümlü başkanlık dâhil birçok siyasi eşitlik ilkesini kabul etmemiş, federasyon ruhuna aykırı bir şekilde tek taraflı egemenlik anlayışını sürdürmüştür.
2.Toprak ve Mülkiyet Düzenlemeleri
2015–2017 Crans-Montana görüşmelerinde, taraflar toprak takası ve mülkiyet geri verilmesi konularında yoğun görüşmeler yürütmüşlerdir [12].
3.Garantörlük ve Güvenlik
Federasyon çerçevesinde garantörlük sistemi korunmakta ve Türkiye, Yunanistan ile Birleşik Krallık’ın Ada üzerindeki güvenlik rolleri vurgulanmaktadır [13].
4. BM Parametreleri ve Uluslararası Hukuk:
BM Genel Sekreteri’nin 30 Haziran 2017 Çerçevesi, federasyonun iki kesimli ve iki toplumlu yapısını hukuken desteklemektedir. [14].
V. İKİ DEVLETLİ MODEL–HUKUKİ ANALİZ
İki devletli model, KKTC’nin mevcut fiili durumunu ve tanınma hukukunu temel alır.
1.Self-Determinasyon Hakkı
Kıbrıs Türk halkının kendi geleceğini belirleme hakkı, uluslararası hukukta self-determinasyon ilkesi ile güvence altındadır [15].
2.Devlet Olma Kriterleri (Montevideo)
Montevideo kriterlerine göre bir devlet:
•Sabit bir nüfusa,
•Belirli bir toprak parçasına,
•Etkili bir hükümete,
•Uluslararası ilişkiler kapasitesine sahip olmalıdır [16].
3.Uluslararası İçtihatlar
ICJ Kosova Danışma Görüşü ve Loizidou v. Turkey kararı örnek teşkil eder [17].
4.Güvenlik ve Garantörlük
İki devletli modelde KKTC, kendi güvenlik mekanizmasına bağımlıdır ve BM parametreleri uygulanmamaktadır [13].
VI. CRANS-MONTANA’DA TIKANMANIN HUKUKİ SEBEPLERİ
1.Garantörlük Sistemi
Türkiye, Kıbrıs Türk tarafının güvenliği açısından garantörlük sisteminin korunmasını talep etmiştir, Rum tarafı ise kaldırılmasını istemiştir [13].
Kıbrıs Türk halkı, 1963–1974 döneminde yaşanan ağır güvenlik ihlalleri ve Rum tarafının geçmiş eylemleri nedeniyle Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamını toplum güvenliğinin temeli olarak görmektedir.
Türkiye de bu meşru güvenlik ihtiyacını uluslararası hukuk çerçevesinde desteklemiştir.
Rum tarafının uzlaşmaz tutumu sebepleri arasında birleşme sonucunda ticari faaliyetlerinin Kıbrıs Türklerine geçme endişesi bulunmaktadır.
2.Güvenlik Mimarisi
Ada’daki güvenlik düzenlemeleri taraflar arasında ciddi tartışma konusu olmuştur [13].
Rum tarafının garantörlüğü tümüyle kaldırma yönündeki siyasi ısrarı, yapıcı çözüm ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Rum tarafı, Kıbrıs Türk halkının güvenlik kaygılarını dikkate almayan, tek taraflı askerî talepler ileri sürmüştür.
Buna karşın Türkiye’nin sunduğu aşamalı ve denetlenebilir güvenlik önerileri, BM tarafından da “yapıcı” olarak değerlendirilmiştir.
3.Yetki Paylaşımı ve Yönetim Yapısı
Federasyon modelinde yürütme ve yasama yetkilerinin paylaşımı konusunda uzlaşma sağlanamamıştır[12].
Federasyon modelinde siyasi eşitlik, BM parametrelerinin temel unsurudur. Ancak Rum tarafı, dönüşümlü başkanlık dâhil birçok siyasi eşitlik ilkesini kabul etmemiş, federasyon ruhuna aykırı bir şekilde tek taraflı egemenlik anlayışını sürdürmüştür.
4.Toprak ve Mülkiyet Düzenlemeleri
Mülkiyet ve toprak konuları, taraflar arasında teknik anlaşmazlıklar yaratmıştır [12].
Toprak başlığında yakınlaşma sağlansa da, haritalar konusunda son aşamada güvensizlik ortamı çözümü zora sokmuştur.
Loizidou v. Turkey, 1996 kararlarının mülkiyet ve toprak düzenlemeleri üzerinde etkisi olmakla bu kararların da incelenmesi gerekmektedir.
VII. SONUÇ
Crans-Montana süreci, Kıbrıs meselesinin çok boyutlu doğasını ve tarafların anlaşmazlık alanlarını açıkça ortaya koymuştur.
•Federasyon modeli ancak iki tarafın da gerçek siyasi eşitliğini kabul etmesiyle mümkündür. Rum tarafının bu eşitliği reddetmesi federasyonu pratik olarak uygulanamaz hale getirmektedir. [11][13][14].
•İki devletli model, sahadaki fiili gerçekliği yansıtan, Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkını koruyan daha gerçekçi bir seçenek olarak ön plana çıkmaktadır. [15][16][17].
•Gelecekteki çözüm girişimlerinin başarı şansı, Türkiye’nin garantörlüğünün ve Kıbrıs Türk halkının güvenlik beklentilerinin tavizsiz şekilde dikkate alınmasına bağlıdır. Her iki modelin avantaj ve dezavantajları dikkate alınarak kapsamlı bir çözüm stratejisi geliştirilmelidir [14][15][17].
Av. Mesut Aslan -KKTC İle İlişkileri Geliştirme ve Dayanışma Kurulu Başkanı
KAYNAKÇA
1.UN Security Council, Resolution 1251 (1999).
2.Chrysostomos Pericleous, The Cyprus Referendum, Oxford University Press, 2009, s. 112-145. 3.UN Secretary-General Reports, Crans-Montana 2017, S/2017/693.
4.London-Zurich Agreements, 1960.
5.UN Security Council, S/RES/186 (1964).
6.UNFICYP Reports, 1964–2017.
7.KKTC İlanı ve Uluslararası Tanınma, 1983.
8.Mustafa Akıncı Dönemi, Crans-Montana Başlangıcı, 2015.
9.Mont Pèlerin Toplantıları, 2016.
10.Crans-Montana Conference Documents, 2017.
11.BM Güvenlik Konseyi, 1251 sayılı karar, 1999.
12.Toprak ve Mülkiyet Düzenlemeleri, UN Reports 2017.
13.Garantörlük ve Güvenlik Çerçevesi, UN Reports 2017.
14.BM Genel Sekreter Çerçeve Belgesi, 30 Haziran 2017.
15.Self-Determinasyon ve KKTC, ICJ & BM Belgeleri, 2010–2017.
16.Montevideo Convention on the Rights and Duties of States, 1933.
17.European Court of Human Rights, Loizidou v. Turkey, 1996.
