Zengezur Koridoru: Ulaşım ve Enerjide Dönüm Noktası

Ankara – Kafkasya arasında şekillenen yeni jeopolitik gelişmeler, Türkiye’nin yıllardır savunduğu büyük ulaşım ve enerji projelerinden biri olan Zengezur Koridoru’nu yeniden küresel gündemin merkezine taşıdı. ABD’nin bu güzergâha artan ilgisi ve Avrupa’ya enerji taşımada alternatif hatlar kurma niyeti, Türkiye’nin bu alandaki milli politikalarını daha da stratejik hâle getirmektedir.

Türkiye açısından Zengezur Koridoru yalnızca bir ulaşım hattı değil; aynı zamanda tarihî, kültürel ve jeopolitik bir projedir. Bu koridor, Azerbaycan’ın Nahçıvan üzerinden doğrudan Türkiye’ye kara bağlantısı kurmasını sağlayarak, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda Türk dünyasının doğu-batı arasında fiziksel ve siyasi entegrasyonunu da güçlendirecek bir adımdır. Türkiye, uzun süredir Kafkasya’daki istikrarı hem kendi güvenliği hem de bölgesel refah açısından kritik bir alan olarak değerlendirmektedir. Zengezur Koridoru’nun açılması, Türkiye’nin Orta Asya ile kesintisiz kara bağlantısı kurmasını sağlayacak; bu da dış politikada “Türk Dünyasıyla bütünleşme” stratejisinin altyapısal temelini oluşturacaktır.

Bu doğrultuda Türkiye, Zengezur hattını, “Orta Koridor” olarak adlandırdığı Asya-Avrupa ticaret güzergâhının bir parçası olarak değerlendirmekte; Zengezır ile birlikte Türkiye, Çin’in Kuşak-Yol projesine alternatif, çok merkezli ve daha güvenli bir rota inşa etmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin bu koridora yönelik yaklaşımı; sadece ekonomik fırsatlar üzerinden değil, aynı zamanda bölgesel güç dengeleri, enerji güvenliği ve taşımacılığı aynı zamanda Türk kültürel birliğinin fiziki yakınlığı gibi parametreler üzerinden şekillenmektedir.

Zengezur Koridoru’nun açılması, yalnızca Türkiye’nin jeopolitik kapasitesini artırmakla kalmayacak; aynı zamanda Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi kardeş Türk devletleri arasında ekonomik ve kültürel etkileşimi artıracaktır.

Bu koridor sayesinde, Türk Devletleri Teşkilatı’nın hedeflediği ulaştırma, enerji, ticaret ve dijital altyapı entegresi daha somut bir zemine kavuşabilecektir. Ayrıca Türk devletleri, Zengezur hattı üzerinden Avrupa pazarlarına daha doğrudan ve kısa sürede erişim sağlayabilecek; bu da bölgesel rekabetçilik ve ekonomik çeşitlenme açısından önemli bir kazanım olacaktır. Türkiye, bu noktada hem köprü rolünü hem de yönlendirici diplomatik gücünü daha belirgin biçimde sahaya yansıtacaktır.

Öte yandan, Zengezur Koridoru’nun önünde bazı siyasi ve diplomatik engellerin bulunduğu da aşikardır. Bölgedeki diğer aktörlerin, özellikle Ermenistan’ın egemenlik hassasiyetleri ve bölgesel güçlerin (Rusya ve İran gibi) bu gelişmeye karşı temkinli tavrı ve Türkiyenin kazanımları bağlamında sürecin çok taraflı bir diplomasiyle yürütülmesini zorunlu kılıyor. Türkiye ise bu süreçte gerilimi değil iş birliğini önceleyen bir yaklaşımı tercih ediyor. Yapıcı diyalog, karşılıklı kazanım ve bölgesel sahiplenme ilkeleri doğrultusunda hareket eden Ankara, bu koridorun hem barışa hizmet etmesini hem de bölge halklarının refahına doğrudan katkı sunmasını hedeflemektedir.

Zengezur Koridoru, Türkiye’nin yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel stratejisinin de bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu hat, Anadolu’dan Orta Asya’ya uzanan tarihsel bağları yeniden fiziki bir gerçekliğe dönüştürme potansiyeli taşıyor. Türk dış politikası bu anlamda, bir ulaşım projesinden çok daha fazlasını hedeflemektedir: Jeopolitik bağlamda merkez ülke olma iddiası, Türk dünyasıyla entegre olmuş çok boyutlu bir diplomasi anlayışı ve Avrasya’daki dengelere yön verebilecek bir stratejik vizyon. Zengezur Koridoru, bu vizyonun altyapı anahtarı olma yolunda ilerlemektedir.